RUMVADER'in koordinasyonunda yürütülen "Azınlık Vatandaşları-Eşit Vatandaşlar" adlı AB programı çerçevesinde cemaat vakıflarının idaresi ve reorganizasyonuna dair 23 Ekim'de bir seminer düzenlendi.

Zoğrafyon Lisesi'nde gerçekleşen panele Türkiye Yahudileri Cemaati Başkan Yardımcısı Moris Levi ile işadamı Avi Alkaş katılırken, panelin ikinci bölümünde Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Hukukçu Yannis Ktistakis ile Fener Lisesi öğretmenlerinden ve Rum vakıf mülklerinin kayıt altına alınmasından sorumlu Kostas Kyratzopoulos konuşma yaptılar.
Lakis Vingas'ın AB projesinin dış dünya ile iletişim konusunda Rum toplumuna kazandırdıklarına dikkat çektiği açılış konuşmasının ardından panelde ilk sunumu Moris Levi yaptı.

Türkiye'de yaşayan Yahudi toplumunun vakıf organizasyonunu anlatan Levi, bu yapının başında Hahambaşı ile beraber Cemaat Başkanı ile bir Danışma Kurulu'nun yer aldığını ifade etti. Danışma Kurulu'nun altında ise Yahudi toplumunun tüm faaliyelerinin sınıflandırıldığı altı ana başlıktan sorumlu bir Yürütücü Kurul'un yer aldığını belirten Levi, tüm Yahudi kurumlarının (hastane, okul, sinagog veya dernek de dahil olmak üzere) bu idari organizasyona bağlı durumda olduğunu ve bu kurullardan bağımsız hareket edemediklerini de sözlerine ekledi. Tüm bu şartlara rağmen Yahudi vakıflarında yönetim kurulları seçimlerle başa gelip yukarıda adı geçen kurullara danışmak ve onların onayını almak kaydıyla senelik bilanço - bütçe plan ve harcamalar yapabilirken, diğer yandan çeşitli konularda da karar alma yetkisine sahip olabiliyor. Ele alınan konularda birinci sırada vakıfların ortak önceliklerinin değerlendirilip belirlenmesi gelirken vakıf gelir ve taşınmazlarının masraf ve/veya yatırım olarak kullanılması yönündeki kararlar ikinci derece önem arzediyor.
Yahudi toplumunun geliştirdiği bu sistemin göze çarpan en önemli özelliği; herhangi bir kanuni dayanağınınolmaması ve bu yapının oluşan şartlar nezdinde rahatlatıcı-geçici (ad hoc) bir çözümle işletiliyor olması. Levi'nin dile getirdiği üzere " bu sistemle cemaatin tüm bireyleri temsil edilebilirken, vakıf paylaşımlarının cemaatin aleyhine olmasından dolayı tüm cemaat de bu yapının korunması gerektiği yönünde fikir birliği içinde". Bu yapının geçmişte Yahudi cemaati tarafından üç kez yıkılmak istendiğini ve yeniden adapte edildiğini sözlerine ekleyen Levi, "ancak bu şekilde cemaat üyeleri ile seçilmiş yönetim kurulları arasında daha sıkı bir güven bağı oluşmuş oldu" dedi.
Levi, sistemin avantajlarinin yaninda bazi dezavantajlarinin da olduğunu kaydederek böyle bir yapıda yönetici bir elit kesimin oluşma riskinin söz konusu olabileceğini ifade derek "aslında amacımız demokrasinin de ötesinde şu anda pek de istediğimiz düzeyde başarılı olamadığımız katılımcı demokratik yapıyı oturtmak" dedi. Levi ayrıca bu yapının hantallığından dem vururuken karar alma mekanizmasının zaman aldığının altını çizdi.
Bu noktada, ikinci derece idari mercilerin 1923 yılına dek Rum toplumunda da varolduğunun altı çizilmelidir. Kollektif bir yapı sağlamak amacıyla Patrikhaneye bağlı olarak çalışan "Daimi Milli Karma Kurulu" Osmanlı Döneminde 60 yıl boyunca Rum vakıflarını kontrol ve denetleme yetkisine sahipti.
Moris Levi'nin sunumunun ardından sözü alan işadamı Avi Alkaş da mesleğinden hareketle İstanbul'da inşaat sektöründeki yatırım olanaklarına değindi. Karagözyan Vakfı'nın Şişli'deki arazisinin bu bağlamda değerlendirilerek aralarında Birleşmiş Milletler ofisinin de yer aldığı bir iş merkezi haline getirilme sürecini paylaştı. Bu çerçevede Avi Alkış'ın çalışma arkadaşlarından Ronis Saris de Beyoğlu bölgesindeki vakıf binalarından maksimum düzeyde maddi fayda sağlamak üzere yapılan bir araştırmayı katılanlarla paylaştı.
Panelin birinci bölümü soru cevap kısmıyla sona ererken Rum vakıf idari yapısının irdelendiği ikinci bölüm Kostas Kyratzopoulos'un konuşmasıyla başladı. Kyratzopoulos, konuşmasında Karma Kurulu fikrinin tekrar işletilmesi düşüncesi üzerinden Rum vakıflarının tamamını içeriden denetleyebilecek kurumsal bir yapıya ihtiyaç duyulduğunu söyleyerek vakıf mallarının tamamının dijital ortama kaydedilmesi için 65 vakfa yapılan çağrıya sadece16 vakfın yanıt verdiğini ifade etti. VGM tarafından istendiğinde tüm vakıfların hiç tereddütsüz taşınmaz listeelrini ortaya koymasına rağmen kendilerine sadece 16 vakfın kayıt yaptırması karşısında büyük hayal kırıklığı yaşadıklarını belirtti.

Panelin ikinci bölümünün ikinci konuşmacısı Yannis Ktistakis ise cemaat vakıfları seçimlerini düzenleyen yönetmelik konusundaki belirsizliğe parmak bastı. Vakıf seçimlerinin sadece Rum toplumundaki demokratik anlayışın gelişmesi ve vakıf işlerinde şeffaflık garantisi oluşturmasından dolayı değil, aynı zamanda Rumların karakteristik özelliğini ortaya koyması ve yönünü tekrar tayin etmesi açısından da hayati önem taşıdığına işaret etti. İlerleyen bölümlerde panel karşılıklı olarak gelişen diyalog ve saptamalarla şekillenirken Yunan Konsolosluğu Eğitim Ataşesi Stavros Yolcuoglu, musevi cemaati yapısının örnek teşkil edebileceğini ve vakıf idari organizasyonu açısından bu modelin Rum toplumu tarafından da benimsenmesinin faydalı olacağı görüşünü belirtti.
Yahudi toplumundan katılımın ilk defa yaşandığı panelde konuşmacılar Moris Levi ile Avi Alkış da Rum toplumuyla beraber omaktan mutluluk duyduklarını ve cemaatelr arası diyaloğun gelişmesi ve temasın devam etmesi için her zaman hizmet etmeye hazır olduklarını belirttiler.
Vakıfların yapısı son dönemde Rum toplumunun tartışmaya açık en önemli konularından bir olmaya devam ediyor. RUMVADER, Rum toplumunu temsil eden kollektif bir mercii olarak temelleri 2006 yılındaki konferansa dayanan ve 2009 ile 2010 yıllarında iyice yoğunlaşan bu tartışmaların ilk tohumlarını eken kurum olma konumunda.
AB programı dahilindeki panele katılanların çoğunluğu Yahudi toplumunun benimsediğibu modelin Rum toplumuna vakıf işlerinin koordinasyonu ve gelirlerin merkezi bir şekilde idaresinde bir örnek oluşturduğuna kanaat getirirken taşınamzların doğru şekilde değerlendirilmesi konusunun da ayrı bir uzmanlık ve deneyim ihtiyacı doğurduğunu ortaya koydular.
Her AB çalışmasının olduğu gibi bu panelin sonuçları da yetkili organımız olan RUMVADER tarafından değerlendirme konusu olmakla beraber, RUMVADER, toplumlararası diyaloğu devam ettirme ve cemaatin ortak stratejisini belirleyebilmek açısından Rum toplumunun her bir üyesi ve vakıfları için müzakere konusu oluşturacak bir yol haritası çizmek yetkisine sahiptir.